14 Temmuz 2012 Cumartesi

5 Günlük Çalışma Macerası

1. Gün

Öğlen 12'de işe geldim. Akşam 10'da çıkılıyomuş. 1 saatte yol var. İyi lan gece 2'de yatsam, sabah 9'da uyansam. Akşamdan 3, sabahtan 2 saat bana kalıyo, oh. Bi tane t-shirtle dandik bi şapka verdiler. Bu ne amk şebeğe döndüm. Arkadaşlar gelmese bari, tam rezillik. Kumpir açmak ebemi sikti. Tostlar, hamburgerler kolay. Şef var yanda, tam fast-food kölesi pezevenk. Arkada tabak yemekleri yapan bi abla var. Menopozda mıdır nedir karı, bi asabi bi asabi... Yanımda da bi "Ayı Yogi" var. 1 ay sonra askere gidiyomuş çıkacakmış. Ben de geldim, iyice saldı oç. Akşam eve gelir gelmez yattım.



2. Gün

Saat 11'de zor uyandım, kendimi minibüse zor attım lan. Allahtan işe geç kalmadık. Bugün temizlik yaptık, ebemi siktiler resmen. Patateslerin kızartma yağını değiştirdik. Şöyle söyleyeyim; geceden bile daha karanlıktı. Arka tarafta sebzelerin olduğu bölümde de böcekler cirit atıyo. Ayaklarımı hissetmiyorum.


3. Gün


Yanımdaki Ayı Yogi habire yatıyo amk sinir oldum. Adam bir buçuk saat yemek yiyo, günde altı kez tuvalete diye çıkıyo telefonla konuşup geliyo sikik. Bu arada mal bi garson kız var. Gerçi kız da değil lan 30 yaşında teyze amk. Boş boş konuşuyo canımı sıkıyo.


4. Gün

Yemekte soya soslu tavuk yedim, midem bayram etti. Arkadaki suratsız karı pis pis baktı ama. Senin görevin amk biz sana tost yapıyoduk. Zaten 3 gündür hamburger yiyorum kabız oldum. Garson kız/teyze izinli bugün. Servisler bendeydi. 2 saat dolaştım dükkanları. Bütün AVM bizden yiyo amk bu ne. Dükkana bi döndüm fast-food kölesi şef ana avrat sövüyo. Neymiş efendim "kumpir kazanında patates kalmamış". Lan yarram 2 saattir dükkanda mıyım ben? Ayı Yogi göt büyütüp duruyo git ona sor piç, dedim. Baya bi tartıştık. Tabii üslup biraz daha farklıydı. Akşam kapanışa kaldım, tüm dükkan elimden geçti. Peeeiiiy. Şef sik sik bakıyo kesin bişi oldu amk.


5. Gün

Kovuldum.


13 Temmuz 2012 Cuma

Üniversitede Yapılacaklar Listesi




Zaten kızlar teklif ettiğinden ilk sene her dönem en az 10 farklı kızla belli periyotlarda yatmak.

Haftada 3 gün sabahlara kadar içip, sıçmak.

Okul dışındaki zamanlar günde 2 saatlik, okuduğum mesleğe paralel olan, harçlığımı çıkarabileceğim, masabaşı bi iş bulmak.

2. sene uzun soluklu ilişki yaşayabileceğim, helal süt emmiş, marjinal, esprili, 160-165 boylarında ve tabii ki güzel bi kızla sevgili olmak.


Yukarıda bahsettiğim kız ve üniversitede yapacağım müthiş süper arkadaş grubumla birlikte Taksim'de sabahlamak.

Yine bi üst maddenin sabahında kız arkadaşım sızmış olacağından, onu kollarımda eve taşımak. (Onun evine büyük ihtimalle, bizim ev kalabalık olur şimdi)

Yaz tatillerinde interrail, interfly, work&travel gibi programlara dahil olup Avrupa'ya akmak.

Ha bi de okul 1.'si olmak.



Okuduktan sonraki duygularınıza tercüman olaraktan: "NAHHH!"

12 Temmuz 2012 Perşembe

Zengin mi işi?


Yazmaya çalışıyorum. Ama içimde tanımlayamadığım bi boşluk var, bilmiyorum. Bu 2 cümleyi yazmadan önce 5 sigara içtim. Ha bu arada yazmayı unutmuşum resmen. Taslak defterine yazdığım el yazısını tanıyamıyorum nerdeyse.
Üstümdeki t-shirtte ter izleri var, beyaz böyle. Saç, sakal bütünleşmiş durumda. Tam yaban mode on yani.
Bu yazı hiç sevmedim. Ne iş bulabildim, ne de tatile gidebilecek para... Sabahları 11.30'da uyanıp Doktorlar'ı izleyerek başlıyorum güne. İzlerken de Grey's Anatomy'yle karşılaştırmadan kendimi alamıyorum. Sonra saat 13.00 gibi Aşk-ı Memnu. Sonra Adını Feriha Koydum, Arka Sokaklar... Tam asosyal TV manyağı oldum yani.
Sıkıntıdan sigarayı arttırdım. Annem söylenmeye başladı "Çalışmıyosun bari ucuz sigara iç. Hep zengin işi takılıyosun" diye. Kendisi biraz materyalist. Sürekli evde oturduğum, iş bulamadığım için söylenip duruyor. İlkokul mezunu, kelime oyunlarından pek anlamaz ama insanın canını nasıl yakacağını iyi bilir.
Dur bi dk... Kendim hakkında konuşacaktım, konu dağıldı. Belki de dağılmadı. Şu sıralar öyle monotonum ki kendim hakkında yazacak bir şey bulamıyorum belki. Bu arada onu çok özledim. Adı ne mi? "Shakira" diyelim... Küçükken ilkokulda bi yıl sonu müsameresinde Shakira dansı yapmış. Videosunu izleyelim demiştim, utanıp hayır demişti. Kompleksliydi biraz. Ama olsun. O, "benim olsun istediğim"di.

Harry Potter nasıl sona ermeliydi?

J.K Rowling, biraz feyz alsaydın be hafız.



Fanta Gençlik Festivali'nden izlenimler.




Her sene düzenlenen Fanta Gençlik Festivali'ne bu sene ben de gittim. Aslında tamamen kuzenimin işgüzarlığı; toplamış kapakları, almış biletleri, gidelim diye tutturdu.
Daha metrobüsteyken katılımın çok olacağı belliydi. Saat 6 gibi Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü girişindeydik. Bu arada kuzenim kapak toplamakla boşuna uğraşmış. Konser girişinde biletler 10 TL'ye işportacılar tarafından gayet bol bol satılmaktaydı. İlerleyen saatlerde 5 TL'ye kadar düştü.
Kampüs girişinden konser alanına taş çatlasın 200 m vardı ama biz içeriye ancak saat 8'de girebildik, düşünün kalabalığı... O geçen saatlerde arada bi "yuuuuuuuuhhahaaauuuuuu" sesleri de yükseldi.
En büyük beklentim "bedava fanta"ydı. Ümitlerim boşa çıktı. Herneyse konser güya tam 8'de başlayacaktı. (Bilette yazan) Tam olarak saat 9'da başladı. Sahneye ilk olarak Emre Aydın çıktı. Hava zaten sıcak, 140.000 kişi kıçkıça... Bi de Emre Aydın'ın melankolik şarkıları hiç çekilmedi. Emre Aydın bilinçli olarak önce çıkartılmış bence. Tarkan ilk çıksaydı, ondan sonra alanda 20.000 kişi zar zor kalırdı.

Saat 10 sularında Tarkan sonunda görüldü sahnede. Ve bütün konser alanı tam anlamıyla coştu! 1.5 saat kadar sahnede kalan Tarkan ne kendisi yerinde durdu, ne de izleyenleri... Tabii bu arada gerek Tarkan'ı görme heyecanıyla, gerekse 140.000 kişi aynı anda terlediğinden 60 derece hissedilen havanın verdiği bunaltıyla ayılıp bayılanlar da oldu.
Özetle Emre Aydın baydı, Tarkan ölümüne coştu, coşturdu, kalabalık nefes aldırtmadı! Daha da bedava konsere gitmem. Adı üstünde gençlik festivali ama 14-24 yaş arası insan topluluğunun yanı sıra çocuk ve yaşlılarda bi hayli fazlaydı. Umarım bi dahaki sene en azından bu konuda bi sınırlama getirilir.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

The Amazing Spider-Man çokta "amazing" değil.






Pazartesi arkadaşlarla gittik filme. Çocukken izlediğimiz filmin yeniden çekilmesi hepimizi baya bi heyecanlandırmıştı. Sonuç: umduğumuzu bulamadık.
En başta film çok uzundu. Toplam süresi 136 dk ama bana daha uzun geldi, belki pek beğenmediğim içindir. Çoğu sahne gereksiz ve sıkıcıydı. Bi kere gözler sürekli eski Spidey'i, mavi gözlü Pete'i aradı. Esas kız Gwen Stacy de bi Marry Jane değildi.
Önemli bi ayrıntı olarak, bu filmdeki kahramanımız kendiliğinden ağ fırlatamıyor. Koluna bi bileklik geliştirmiş, o sayede oraya buraya saçıyor ağlarını... Keşke baştan bi Spiderman yerine, eski serinin dördüncü filmi çekilseydi. Ayrıca önceki seride her filmde en az 5-6 komik sahne olurken, bu filmde onun eksikliğini gördüm. Yani kendilerince "kara mizah" denemişler ama seyirciden pek reaksiyon almadı.
Yiğidi öldür hakkını yeme demişler filmin efektlerine diyecek bişey yok. Şöyle söyliyim yanımdaki arkadaşım Doktor Connors çıkınca gözlerini kapadı. O derece yani. 3D'nin de etkisi var tabii ki...
Kısacası bence sinemada izlenmeye değmeyecek bi filmdi. Yakında internete düşer nasıl olsa. Evde izlemek daha makbul olur.



P.S: Filme puanım 7/10


Twitter'da yüzlerce PuCCaa var!


Blog denince ilk akla gelenlerden, dizüstü edebiyatın gözbebeği, aşk acısı çeken kızların idolü PuCCaa...
Kız cidden iyi yazıyor. Twitter'da da kaba tabirle ortalığın amına koyuyor yazdıklarıyla. Okuyan insan "bunu yazmak benim aklıma neden gelmedi" demeden geçemiyor. Ama birçok fenomenliğe kasan; bıyıkları geçen sene terleyen, aşkı sadece platonik olarak yaşamış kız PuCCaa'ya özenince Twitter çekilmez olabiliyor bazen. Küçük Aptalın Büyük Dünyası, Ve Geri Kalan Herşey kitaplarını okuyanlar bir anda PuCCaa'laşıyor. Öyle ki Twitter'a ilk kez giren bi insan evladı; bütün 14-18 yaş arası kızların aşk acısından ölmek üzere olan, gereğinde erkek gibi küfür eden, adonislere tapan, Biscolata erkeklerine vermek isteyen küçük kevaşeler olduğunu düşünür. Tabii hepsini de çöpe atmamak lazım. Gayet kendisi gibi davranan ve yazan, normal kişilikli kızlar da mevcut. 
PuCCaa gibi yazmak bence sadece PuCCaa'ya yakışıyor. Onun gibi yazanlar sadece kötü birer kopya. Ne demiş ünlü patates kafa Kenan Doğulu "Başkası olma kendin ol, öyle çok daha güzelsin".